Özel günlerde genelde kendime hediye almayı ihmal etmem. Dünyaya hoş gelmişim, ne iyi yapmışımda gelmişim diye düşünürüm. Bu yılbaşında da aynı şeyi yaptım ve kendime hediye olarak NX mini Samsung aldım .

2 kişilik THY Avrupa biletleri Fotoğraf makinasının hediyesiydi. Birazda makinayı bu yüzden seçtim sanırım. Tarihleri kendin seçip, uygun olup olmadığını kontrol ediyordun. Mayıs’ı hem de Aybars’ın doğum gününü değerlendirmek istedik. Bahar, kuşlar, ağaçlar ne de olsa güzelleşiyordu. Ve düştük yollara şaka maka 60297 adım yani tamı tamına 50,05 km yapmışız. Ve 2,5 güne pek çok şey sığdırmışız. Viyana öyle bir şehir ki, her sokak kapalı bir kutu. Kapalı değil aslında açık çünkü hepsinde keşfedecek ve seveceğiniz birşeyler var. Anıt, müze, saray, kafe, tarihi eserler her sokakta sizi selamlıyor.
O yüzden Viyana’ya giderken yanınızda ok ama çok rahat ayakkabılar götürmeyi sakın ihmal etmeyin.
Bu kez gezimizi anlatırken farklı bir yöntem izlemeye karar verdim. 2, 5 günü gün bazında anlatmak yerine Nerede kalınabilir, Nerede ne yenir ? Nereler gezilir şeklinde bölümlere ayırmaya karar verdim.
O halde başlayalım bakalım, önce
Nerede Kaldık ;

Rathaus ( Şehir Meclisi Binası) bölgesinde ( metro istasyonuna 5 dk. Yürüme mesafesinde ) butik pansiyon tarzı bir yerde kaldık. Gitmeden 2 ay önce kadar rezervasyonumuzu booking.com dan yaptık. Urban Stay Hotel Colombia’nın sahibesi Türk yemeklerine hayran ve erkek arkadaşı Türk olan Anna idi. İlk gittiğimizde bizi karşılayamadı çünkü otelde sürekli açık bir resepsiyon yok. Öncesinde içeri nasıl gireceğiniz ile ilgili bir bilgilendirme geliyor . Gittiğimizde içeri giriş için zarfımız bizi bekliyordu. Okuduk, kapıyı açtık, ve yukarı katta odamızı bulduk.
Bu minik oteli kesinlikle tavsiye ederiz, pop-klasik bir tarzı var. El değiştirince yenilenmiş. Çok samimi, ev ortamında gibisiniz ve kesinlikle çok merkezi . Viyana’da Paris gibi bölgelere ayrılmış. Elbette 1-2 . bölgeler tam turistik yerlerin göbeğinde kalıyor ama burası da Konak Meydanı ( İzmir)gibi bir merkeze Karlplatz’a metro ile çok yakın.

Kahvaltısı gayet çeşitli. Ekmeğinden, waffle kadar çeşit fazla. Türk kahvaltılarının sevgilisi domates bile vardı. Kahvaltı salonunda evin salonunda gibisiniz. 3 gece için 280 Euro gibi bir ödeme yapmıştık ki. Böylesi temiz, merkezi bir yer için değer diye düşündük.
Ben daha da merkezde kalayım. Dört- beş yıldızlı olsun. 24 saat resepsiyonda biri olsun diyorsanız burada kalmayı hiç düşünmeyin. Hatta aklınızdan bile geçirmeyin derim.

Viyana’da ne yenir ?
Hintinden, Çinine, İtalyanına bu kozmopolit şehirde tabii ki yok yok. Anlayacağınız her telden var. Pek çok büfe, atıştırmalık ve geçiştirmelik yerlerde var.
Patatesler, etler, gulaşlar kendi yöresel restoranlarında tercih ediliyorlar. Kafeler yorgunluk atıp, o kadar dolanmanın arasında mola vermek için birebir. Gitmeden önce meşhur şinitzelci Figlmüller ( Wollzeile, pasaj içinde) ’e rezervasyonumuzu yaptırdık. Araştırmalarımız sonucunda 2 yeri olduğunu, özellikle pasaj içinde olan yerinin bina olarakta çok daha orjinal olduğunu söylediler. O yüzden on-line rezervasyonumuzu yaptırdık. Bekleyip içeri alınmama ihtimaliniz çok yüksek o nedenle siz de mutlaka rezervasyon yaptırın.

1905 yılında kurulmuş turistik restoranın patates salatası harika. Mekan gerçekten eski, tuvaleti dışarıda. Kendi şarapları da güzeldi. Bu arada vergiler, algılar derken Türkiye’de bize şarap olayında çok ama çok bindirmece var. Gerçekten iyi kaliteli ama güzel şaraplar mevcut. Rezervasyon ile birlikte bir 15 dk gecikme opsiyonu var. O yüzden geç kalmayın, masanız kapıda bekleyenlere gidiverir alim Allah.
Gitmeden önce araştırmalar ile oklar meşhur Sacher Torte’ye çevrildi. Onunda yerini ilk gün oryantasyon gezimiz sırasında keşif etmiştik. Meşhur Hotel Sacher otelin altında. Ya gerçekten kimse kırılıp üzülmesin ama ben sevemedim bu meşhur keki. Daha önce Türkiye’ye hediye getirilenden tatmıştım. Ben daha ıslak kekler hastasıyım o yüzden pek yiyesim gelemedi, kuru geldi. Hatta Aybars ile yarım yarım paylaştık. Ama kahveler harika. Ben çay sever olarak tercihimi çaydan yana yaptım. Burada da 3 bina yan yana o nedenle kuyrukta birinin önünde beklemeyin. Şansınızı diğerlerinden yana deneyin. İçerisi çok klasik elbette o atmosfer hoşunuza gidecektir. Elbette bol bol kahve için.

Meşhur Demel elbette iğne atılsa yere düşmeyecek şekilde kalabalıktı. Az zamanımız olduğu için paket yaptırdık. Evet oraya oturup, krallar- kraliçeler gibi yemek lazımdı ama yapamadık işte. Bu arada ne yedik . Tabii ki meşhur elmalı pay ( Burada güzel bir tarif var) . ( apfel strudel) Ama bir itiraf daha onu da beğenmedik. Almanya’da çok daha iyisini yemiştim. Bu arada Demel’in sahibi bir Türk. Attila Doğudan. İnanmazsanı buyrun okuyun. Aynı pastaları İstanbul’da bulabileceğimizi bilerek adımımız atıyoruz aslında. ( Aynı ı zamanda THy’ye hizmet veren Do & Co’ların sahibi ). Bir Demel macerası burada bitiyor. Aslında vaktimiz olsaydı daha başka yerleri de mutlaka denerdik. Ne gibi Kafe Mozart gibi. Belki siz denemek istersiniz.
Bu arada Viyana’nın meşhur kahvelerinin oralara ulaşmasını sağlayan Türklermiş. Zaten kahve kokusundna içmeden duramayacaksınız.
İtalyan lezzeti sevenlere ;
İtalyan yemekleri içinde farklı tavsiyeler olmuştu ama yerel tavsiyelerin olduğu sitelerden sestante’nin metini duymuştum. 8 gemilerde kullanılan sestant anlamına geliyormuş, zar zor anladık ) Cumartesi akşamı rezervasyonsuz gitmek büyük bir riskti ama yine de şansımızı denedik. Hem de otele çok yakın ( yürüyerek 2 dk. ) olduğunu görünce daha da bir keyiflendik. Sahibi İtalyan olan restoranın çalışanlarının büyük çoğunluğu da İtalyan. Yerel İtalyanların tercih ettiği restoranın menüsünde İngilizce açıklama ne yazık ki yok. O noktada zorlanır gibi olduk. Tercihimizi pizza ve şaraptan yana kullandık. Ben böyle İtalyan bayrağı birşeyler yemiş oldum. Tatlı tabağı da evet şimdi oldu tadındaydı. Ma mamiaaaaa….

Burası Haus Der Musik müzesinin tam çaprazında. Müzede yorulduktan sonra sıkı bir bira içerim diyorsanız hiç kaçırmayın. Çünkü kendi yaptıkları biralar. Weiss ( Buğday) birası hastası Aybars tarafından bizzat test edildi onaylandı. Çok eğlenceli ve hoşsohbet bir yere benziyordu. Uzun saatler geçirilebilir ki hatta 3’e kadar filan hafta sonları açık. Yemek yiyenlerde çokçaydı. Bira ve et keyfi yapmak isteyenler için uygun bir mekan. Biz sadece bira molası verdik.
İlk gece otele yakın, Alman klasiği olan burayı keşif ettik. Farklı şehirlerde de var. Sonra 1 Mayıs’ta kutlamaları d a vardı. Minik bir orkestra, at arabaları ile bahara Merhaba dediler. Biz de ücretsiz biralarına teşekkür ettik. http://www.hofbraeuhaus.de/
